Çay ilk olarak nasıl keşfedildi?
Çayın tarihi, M.Ö. 2737 yılına kadar uzanır ve Çin tarihiyle ilişkilidir. Öyle ki, Çin tarihinde, çayın ilk defa M.Ö. 2737 yılında kraliçe Sümer’den öğrenildiği ve daha sonra Çin’de yetiştirildiği kaydedilmiştir.
Ancak, çayın nasıl keşfedildiğine dair çeşitli rivayetler vardır.
Bir rivayette, Çin’de bir keşiş, çay ağacının yapraklarını kavurmuş ve suyunu içmiş, bu sayede çayın faydalarını keşfetmiştir.
Diğer bir rivayette ise, hasta olan Çin prensi Shenn Nung’un, çay ağacının altında dinlenirken, yapraklardan bir kaçı elindeki sıcak su dolu kâseye düşer. Düşen yapraklar suya renk ve tat verir. Bu da imparatorun hoşuna gider. Çayı bu şekilde içmeye devam eden prensin rahatsızlığına iyi gelmesi üzerine, çay, şifa bulmak amacıyla ilaç olarak kullanılmaya başlanır. Ve bitki çayının faydalarının bu şekilde keşfedildiği anlatılmaktadır.
Bu rivayetlerin hangisi doğru olduğu konusunda tam bir kesinlik yoktur. Ancak, çayın tarihi, Orta Asya’da yetişen çay ağacının yapraklarından elde edilen, popüler bir içecek olarak bilinmektedir.
Japonya’da çay, 16. yüzyılda Möngke hanedanı tarafından Çin’den getirilmiştir. Çay, Japonya’da Kukai tarafından Budizm tarikatı Shingon’un bir sembolü olarak kullanılmıştır. Daha sonra, Japonya’da çayın yaygınlaşmasında önemli bir rol oynayan Sen no Rikyu adlı bir çay ustası olmuştur. Sen no Rikyu, çay törenlerinin düzenlenmesi ve çayın kültürel bir etkinlik olarak sunumu konusunda çok önemli bir figürdür. Böylece Japonya’ya gelen çay, Japon halkı tarafından da sevilir. Hatta önemli protokol toplantılarında çay seremonisi bile yapılmaya başlanır. Günümüzde, Japonya’da çay törenleri hala yaygındır ve bitki çayı, Japonya’da yaygın olarak tüketilen bir içecektir.
Bitki çayını ilk içen Türk’ün, Hoca Ahmet Yesevi’nin olduğu birçok kaynakta bildirilmekle beraber, Türklerin çay ile tanışması ise XIX. Yüzyılda olur. 1879 yılında, Basra Valiliği’nde bulunmuş Hacı Mehmet İzzet Efendi yayımladığı “Çay Risalesi” adlı eserde, çayın faydalarını anlatır ve sıklıkla tüketilmesini tavsiye eder.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde çay, İran ve Rusya gibi çevre ülkelerden ithal edilirken, bazı yerlerde yerel olarak da üretilmeye başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde çay, öncelikle büyük şehirlerde ve saraylarda içildi. Saray ve kalacak yerlerde çayın sunumu çok kültürlü ve zengin bir tören haline gelmişti. Çay, Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal ve kültürel hayatında önemli bir yere sahipti.
Ancak çayın yaygınlaşması Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine denk düşer. Özellikle 18. ve 19. yüzyıllar arasında çay, İstanbul ve diğer büyük şehirlerde popüler hale geldi. Aynı zamanda çayın ithalatı ve içilmesi Osmanlı İmparatorluğu’nun ticareti için önemli bir kaynak haline geldi. Çayın popüler hale gelmesi sonucu çeşitli çay evleri ve çay ocakları açılmaya başladı ve çay içme alışkanlığı halk arasında yaygınlaştı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarına denk düşen çayın yaygınlaşması ile birlikte çayın içilmesi, sosyal bir aktivite haline geldi. Çay içmek Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal ve kültürel hayatında önemli bir yere sahipti.
Son zamanlarda ülkemizde bitki çayı üretimi de artmıştır. Türkiye’de bitki çayı, yerli bitkilerin kullanılarak hazırlanan bir içecektir. Türkiye’de yaygın olarak kullanılan bitki çayları arasında adaçayı, kekik, nane, maydanoz, papatya, şerbetçi otu, rezene, ısırgan, yabani nane, ısırgan otu, kuşburnu, ıhlamur, aynısafa, çayır çiçeği gibi bitkiler yer almaktadır. Bitki çayları genellikle sağlık açısından faydalı olduğu düşünülen özelliklere sahiptir ve genellikle sindirim sorunları, halsizlik, uyku problemleri, yorgunluk gibi durumlarda tavsiye edilmektedir. Bitki çayları kullanmadan önce bir doktor veya sağlık uzmanından tavsiye alınmalıdır.